13 Eylül 2008 Cumartesi

Dünya Nüfusu

Hep de teknolojiye yüklenmemek gerekir canım. Bizi yavaşlatan, hayatımızı boşa harcatan ve vaktimizi daraltan diğer bir öğe de nüfus yoğunluğunun fazla oluşu. Belki büyük şehirlerde yaşamayanlar ne demek istediğimi bilemeyecek. Ama en azından bir cuma günü, cami çıkışı kapıda yaşadığınız hadise biraz derdimi anlatabilir...

Şu an dünyada insan nüfusu yaklaşık 6 milyar olduğuna göre eğer aynı hızda bir artış olursa 40 yıl sonra 12, 80 yıl sonra 24, 120 yıl sonra 48 milyar olacak. Yani git gide kabalıklaşıyoruz. Elbette bunun bir çok demografik sonuçları var. Ancak bu istatistiksel verilerle canınızı sıkmadan hizmet noktasına değinmek istiyorum.

Ters orantı: Kalite/Nüfus...

Her ne kadar teknolojiyi kullansak da insan gücü (hatasıyla birlikte) her zaman var. İnsanların bir kısmı başka bir kısmına hizmet ediyor. Bence nüfus arttıkça bu hizmet kalitesi düşüyor. Elbette talep fazlaysa bunu karşılamak için iş gücü de orantılı olarak arttırılıyordur. Ancak bireysel olarak iş gücü her geçen gün düşmekte. Bunlar çevresel etkiler olabileceği gibi finans bakımından da bir tatminsizlik hakim.

Sonuçta bazı insanlar kuyrukta, telefonda veya evinde ümitsiz bir şekilde bekliyor. Beklemeden hizmeti alabilen insan kendini şanslı sayıyor. Aklını kullanan erken davranıyor. Erken davranmanın bazı bedelleri oluyor. Örnek vermeme gerek yok sanırım çünkü hepimizin yaşadığı şeyler. Basit bir pazardan tutun da muayene olmak için askerlik şubesine gitmenize kadar hep bir bekleyiş var. Ama bir dakika buna teknoloji odaklı bir şey daha eklendi! Evet bunu mutlaka yazmalıyım. Çünkü bu çok iyi bir örnek olacak.

Parmak Basma Kuyruğu!

Evet, son günlerde çalıştığım şirkette böyle bir kuyruk türedi. Cami çıkışları gibi olmasa da tek sıra bir kuyruk bu. İş yerlerinin giriş kapısında eskiden beri giriş çıkışları takip etmek için kartlar kullanılır. Bunların ilki delikli olanlar ve hala dünyanın bir köşesinde kullanılıyor olmalı. Sonra içinde yonga (microchip) olan kartlar var ve artık çoğunlukla bunlar kullanılıyor. Gerçi, nasıl unutmuşum; önceside manyetik kartlar da var! Ama sanırım teknolojiye yenik düştü bile. Şimdi ise parmakizi okuyan şeyler kullanır olduk. Mutlaka kornea okuyanları da vardır. Teknoloji işte...:)

Şimdi merak edebilirsiniz kuyruk neden oluyor diye! Hizmeti veren insan değil ama parmak insanın bir parçası. Yani parmağınızda yara veya toz varsa ve doğru basmazsanız yanlış okuma gerçekleşiyor. Sonra cihaz tekrar denememiz için uyarıyor (uğraştırıyor). Aslında artık kuyruklar ilk gün ki kadar fazla değil. Sanırım herkes parmak basmayı öğrenmiş olmalı. Ama bende öğrenmeme rağmen bu sabah ve dün akşam çıkarken bir türlü baş parmağımı tanıtamadım. Halbu ki yara da yok! Uğraş dur ve en sonunda yedeği olan işaret parmağı ile geçebildim!

Kuyruğun sebebi her ne kadar doğrudan insan olsa da bu aletin bir gelişmişi varmış. Parmağın az bir bölümünü bile dokundursanız sizin kim olduğunuzu anlıyormuş. Yani teknoloji iyi bir şey ama parayı bastırırsanız ondan yeterince faydalanabilirsiniz. Az parayla ya canınızı sıkar ya da süre olarak kendinizi kısıtlarsınız. Örneğin Türkiye'deki kotalı internet muhabbeti!

Görünüşe göre konu yine teknolojiye kaydı. Özetle asıl anlatmak istediğim sadece teknolojinin aptallığı (örneğin istediğimizde çalışmayan otomatik musluklar) veya insanın acizliği(örneğin hızlı gitmemizi sağlayan yolcu uçakları ) sorun değil, nüfus artışı kendi başına en büyük sorun. Carl Sagan'nın bir kitabında(*) okuduğuma göre gelişmiş devtelerin az gelişmiş ülkelere yardım etme sebebi insaniyet değilmiş! Tamamen kendi çıkarları için çünkü fakir ülkelerdeki nüfus artışı daha fazlaymış. Eğer fakirlikleri azaltılırsa nüfus artmayacak ve gelişmiş olan ülkeler daha rahat yaşayacak. Sadece bu konu üzerine bir kitap yazılabilir ama bu kadar uzun bir kitap okumak istemiyorsanız ve beraberinde başka şeyler öğrenmek isterseniz tavsiyede edebileceğim bir kitap: Milyarlarca ve Milyarlarca(*)

Hiç yorum yok: