9 Eylül 2008 Salı

Vakit Yok

Hem var, hem dar, hem de yok. Yani vakit kavramı kişiden kişiye göre değişen göreli bir kavram. Bazıları (benim gibi) şikayet eder vakit yokluğundan. Bazıları çok çalışkandır ve neredeyse bir çok şeye vakit bulur. Ama ben bulamıyorum!

Nedenim:

Bu yüzden böyle blog açtım. Hem de kısa bir süre önce aklıma gelen fikirden dolayı. Çünkü vakit darlığına çözüm bulmak istiyorum. Bu konuda önerisi olanların veya benim bulduğum pratik önerileri toparlayacağım. Mümkün olduğunca kısa kesmeliyim ama şunu da söylemeliyim:

Varan1...

Blog'u açarken "vakityok" şeklinde açmak istemiştim ama kullanılmadığı veya silindiği halde açamadığımı gördüm. Ben de vakit kaybetmemek için "vakitdar" şeklinde adresi aldım. Belki adres kontrolü için fazladan bir dakikam gitmişti ve daha fazla vakit kaybetmemeliydim. Çünkü amacıma tersti! Ters olan bir şey daha vardı:

Varan2...

O da benim insan olup olmadığımı anlayan garip karakterleri girmem! Artık öyle zorlaştırıyorlar ki görüntüyü birden fazla defa güncellemek zorunda kaldım. Neyse ki sesli olanları da yaygınlaşıyor. İşte teknoloji denen şey ne yazık ki vaktimizden çalıyor...

Sonuç!

Sanırım bu yazıyı yazmak vaktimden yine 15 dakika çaldı. Ancak bir anda içimi döktüm ve rahatladım. Şüphesiz okuyanların daha az vaktini alacak. Ama bu önemsiz bile görülse anlattığım ve anlatacağım şeylerle birlikte toplamda çok vaktimiz gidiyor, öyle değil mi?

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Evet, zaman gittikçe daha hızlı akıyor gibime geliyor sevgili Salih. Elbette fiziki zaman değil, kendi içimizdeki zaman, yani kendi beynimizde düşündüğümüz zaman. Bunun sebebi de senin şu hem "mutlaka gerekli olan" hem de aşırıya gidildiğinde o kadar "gereksiz" olan teknoloji. Bir de sürekli değişen toplumsal ilişkiler yumağı.

Sevgilerimle,

Lütfü Çakmak